Kaz Dağları'nın yamaçlarında, yol kıvrıla kıvrıla yükselirken, bir noktada rüzgâr değişir. Serinlemeye başlar, toprağın ve yaprağın kokusu ağırlaşır. Derken karşına çıkar Adatepe: Sessiz, sakin ve taşlara işlenmiş bir masal gibi.
Adatepe bir köy ama bir köyden fazlası; geçmişle bugünün birbirine ses etmeden birlikte yaşadığı bir yer. Sokakları taş döşeli, evleri taş duvarlı, gölgeleri zeytin yapraklı. Her şey yerli yerindedir ama hiçbir şey alelacele yapılmamıştır. Zaman burada hızlı akmaz; gerek de yoktur zaten.
Sabahları köy çok yavaştır. Gün, güneşin zeytin ağaçlarının arasından usulca süzülmesiyle başlar. İnsanlar erkenden uyanır ama gürültüyle değil; kahve kokusuyla, kedi patileriyle, taze ekmeğin çıtırtısıyla… Her şey sade, ama dikkatli yaşanır.
Köyde yürürken, her köşe başı bir zaman dilimidir. Bir evin önünde asılı duran fesleğen saksısı, bir başka kapının taş eşiğindeki yaşlı bir sandalye… Hepsi bir öykü anlatır ama sessizce. Burada anlatmak değil, hissettirmek önemlidir.
Adatepe’nin en yüksek noktasına çıktığında görebileceğin manzara yalnızca bir deniz değil; mitosların, efsanelerin, rüzgârın ve dağın birleştiği bir ufuktur. Zeus’un Truva’yı izlediği tepe oradadır; ama oraya çıkınca ne savaş görürsün ne tanrı. Sadece sessizliği ve uçsuz bucaksız bir dinginliği hissedersin.
Lokantalar gösterişli değildir, tabelalar bağırmaz. Ev yapımı reçeller, köy fırınından çıkan ekmekler, sabun kokulu odalar vardır. Gölgeliklerde çay içilir, kütüphanelerden kitap alınır, zaman cam bir kavanoz gibi durur. Kırılmaz ama içine bakılır.
Gece olunca köy daha da içine kapanır. Rüzgâr yaprakların arasında dolaşır, yıldızlar evlerin çatısına iner. Bir avluya oturursun, belki küçük bir şarap kadehiyle, belki hiçbir şeyle. Çünkü burada eksik olan şeyler değil; gereksiz olan şeyler yoktur.
Adatepe, yalnızca görülecek bir yer değil; içine girilecek, yavaş yavaş sindirilecek bir yerdir. Bir ritmi vardır, duyana kadar sessiz kalan. Eğer acele etmeden, geçmişin yankılarına kulak vererek bir yerle tanışmak istersen… Adatepe seni bekliyor. Rüzgâr gibi: serin, hafif ve zamansız.